Sevgili Okurum,
Günlerden 2 Aralık Cumartesi. Yılın son ayına geldik bile, bazı kişiler hayatlarında yeni planlar, programlar yapmaya başladılar. Benim; aylardan, günlerden ve haftalardan pek de haberim olmuyor. Günlük tutuyorum ama hangi günde olduğumuzu bile genelde bilmiyorum. Sabit bir işim yok ve genelde ana odaklanan biriyim. Bugün kendi hikayemizi yazmak üzerine yazmak istiyorum. Keyifle ve yavaşça okuyunuz.
Kendi Hikayenizi Yazın
Son yıllarda kendi hikayemi yazmaya çalışmaya başladım. 2018’de Bir Piyon Hikayesi adında bir doküman hazırlamıştım ve bu çalışma beni hikayeme devam ettirdi. Biliyorsunuz ki tasarım stüdyomun adı da Piyon. Bu dokümanı hazırlarken kendimi neyin en iyi tanımladığına bakmıştım. Satranç oynamayı severim ve kendi metaforumu da oluşturmak istedim. Sadece iyi satranç oyuncuları bilir ki piyonlar çok önemli taşlardır, üstelik değişebilen tek taş da piyondur. Ben de kendi hikayemi bu şekilde yazmaya karar verdim. Adım adım ilerleyip hedeflerime ulaşacağım dedim. Kendi hikayemi yazmak için geçmişe dönük bugüne kadar neler yaptığıma baktım. Satranç oynamaya başlamamdan hayatımı başlattım ve oyun oynamak yerine oyun yapmak için çıktığım bu yolda bir hikaye yazmaya başladım.
Hikayeler önemlidir arkadaşlar. Hikayeler önemlidir. Biz insanlık hikaye anlatmaya bayılıyoruz. Uydurduğumuz hikayeler sayesinde bugün, düşüncelerimi bir bilgisayar ile size aktarıyorum. Hikayeler ilgi çekici olmalıdır, kendi hikayenizi yazmanız gerekir, bunu sizden başka kimse muhtemelen yapmayacaktır. Ben de kendi hikayemi yazmaya çalışıyorum.
Başarılı olurum veya olmam, bu umurumda değildir. Sadece ben yolda olmayı seviyorum; yazmayı, düşünmeyi, çizmeyi ve tasarlamayı seviyorum yani insan olmayı seviyorum. Biz kendimize insan demişiz mesela, hayvan dememişiz. Biz insanlık kendimizi tanımlayabiliyoruz. Kendimize insan diyeceksek yazmamız gerekir, çizmemiz gerekir, düşüncelerimizi aktarmamız gerekir. Kendimizi insan olarak tanımlıyorsak bunları yapmamız gerekir. İnsan olun. İNSAN, OLUN! İnsan olmanın kurallarını yazmalıyız kardeşlerim, insanlığın kuralları olmalı. Birbirimizi her şeyden önce saymalıyız, sonra da sevmeliyiz. İnsanlara saygı duymayı artık öğrenmek zorundayız!
Kendimi tanımlarken piyon ve yaprak dedim. Yaprakları da çok severim. Türkçe’deki başka kelimeyle benzeşmesinden dolayı pek kullanamıyorum ama yapraklara bayılırım. Hatta bunun üzerine lisede Solar Tree adında bir proje yapmıştım. Yaprakların güneş paneli olarak kullanılmasıyla ilgili bir projeydi. Belki de bir gün tekrardan ele alıp bir tasarım yaparım.
Beni en iyi anlatan çalışmalardan birini üniversite 1. sınıfta yapmıştım. O zamanlar da hikayelere çok önem verdiğim için bir şiir de yazmıştım.
Piyon mevsimidir, sonbahar
Yapraklar üzerini örtmüş hayal etmektedir.
Günün birinde yapraklar çürüyecek
Belki de vezir olarak çıkacaktır karşınıza
♟️
Kendimi gizlemeyi çok severim, belki de vezir olmuşumdur bile; ne dersiniz? Vezir olmakmış, piyon olmakmış bunların hepsi metafor elbette. Bazen kendimi; pat olmamak için at olmak zorunda olmuş piyon gibi hissediyorum. (Biraz satranç oynamayı bilseniz hiç fena olmaz…)
Biz bir insanız ve bu tür metaforlar sadece hikaye anlatırken daha da ilgi çekmesi için kullanıyoruz. Biz insanlar bunların ötesiyiz. Belki de gerisiyizdir, bilemiyorum. Pek çok bildiğim konu ve sınırsız sayıda bilmediğim konu vardır. Bu da onlardan bir tanesidir.
Kendin Olma Cesareti
Ben endüstriyel tasarımcı olmaya çalışmadım. Grafik tasarımcı da değilim, web yazılımcı da değilim. Peki ben kimim? Atahan Göktürk Güner. Ailem bana bu ismi layık görmüş. Dedelerim de Güner soy ismini layık görmüş. Bunları bile ben belirlemedim. Ama beni en iyi anlatacak kelimeler de bunlardır. Ben, KENDİMİM. Başarılı bir girişimci olmakmış, başarılı bir tasarımcı olmakmış; kimin umurunda? Ciddi soruyorum kimin umurunda? Şahsen benim değil. Ben yaşar giderim. Yaşarken bir şeyler değiştirebilirsem ne ala, ama artık değiştirmeye çalışmayı da bıraktım dostlarım. Değiştirmeye çalışmayı bıraktım. Şimdi bir yandan İsmet Özelin sesiyle, Turgut Uyar’ın şiirini dinlemekteyim. HER ŞEYİ DÜZELTMEYE KALKIŞMANIN YOK ETTİĞİ. Kardeşlerim! Her şeyi düzeltmeye kalkıştım. Ne olduğunu biliyor musunuz? Yok oluyordum. Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği kendimiz oluyoruz. Bu çok ciddi bir sözdür, onlarca defa tekrarlayabilirim. İşte o günden sonra her şeyi düzeltmeye kalkışmaya çalışmadım. Bir şeyleri değiştirmek kendimizi daha da değiştirmekten öteye gidemiyor. Yıllardır bir şeyleri değiştirmeye çalışmış bir kimseyim. Kendimi değiştirmekten yoruldum. Kendini değiştirmek kolay bir iş değildir, bunu bilsin insanlık! Kendimi yok etmekten yoruldum.
Gelelim kendin olma cesaretini göstermeye. Sizler kendiniz olduğunuzu mu düşünüyorsunuz. Mesleğinizi bile muhtemelen kendiniz seçmediniz! Oradan buradan duyduğunuz, birilerinden etkilendiğiniz veya ailenizin size dayattığı bir mesleği yapıyorsunuz. Ne zannediyorsunuz, ya? Siz kendiniz misiniz? Hiç zannetmiyorum. Siz kendiniz hiçbir zaman olmadınız. Olsaydınız, kendinizi tanımlarken önce mesleklerinizi söylemezdiniz. KENDİNİZ OLUN. Kendin Ol Dünyayı Değiştir. Bu kitabı kütüphaneme ekledim geçen haftalarda. Pek okumadım ama ne diyeceğini anladım. Kitabın yazarı Dr. Dain Heer’imiş. Kendine Dr. unvanını da koymayı unutmamış. Kendisi olsaydı belki de unvanı yerine sadece adını soyadını kullanırdı. Bilemiyorum. Dünyayı değiştirmeye yatağınızı toplamaktan başlayın derler. Ben dünyayı değiştirmeye çalışmadığım için yatağımı bile toplamıyorum. Gün içerisinde arada uzanıyor (dünyaya paralel olmak 😅) arada bilgisayarla yatağa geçiyorum. Dünyayı değiştirmekmiş? Geçin anam babam bunları, geçin. Kendinizi değiştirmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır. Kendinizi değiştirmeye cesaretiniz kaldı mı? Önemli olan bu. Bunu cevaplayın.
Neden Bir Yaprak?
4 Ocak 2022 günlüğümden alıntı yapacağım. Bu düşüncelerimi size aktarmak için belki de erkendir ama yazmak istiyorum. Bu tarihler önemli, hayatımda önemli değişiklikler olduğu tarihlerdir. Bilinçle okuyunuz.
“Tasarım benim açımdan hiç değişmemiştir. Var olan bir nesneye yeni anlamlar yüklemektir.
Düşen bir yaprağı işlevi dışında kullanırsan tasarımcıdır.
Eğer düşen bir yaprağı görsel bir beğeniyle saygınlığını gösterirse sanatçıdır.
Eğer düşen bir yaprağın düşüş sebebini araştırırsa bilim insanıdır. Fizikçidir.
Eğer düşen bir yaprağı eline alıp neden sarı olduğunu düşünürse kimyagerdir.
Eğer yeşil bir yaprağa bakıp insanlara nefes aldırdığını düşünürse biyologtur.
Eğer düşen bir yaprağı alıp sadece okşuyorsa bir DOĞA AŞIĞIDIR.”
Acıbadem Metroda giderken bunları yazmıştım. Bu tarihlerden sonra hiçbir zaman eski ben olmadım. Eski ben, eskiymiş. Her şeyi ve herkesi geride bıraktım. Fevkalade memnunum.
Ceketimin Cebinde Bir Yaprak
Peçete koymak istemedim. Tasarım haftası Türkiye’de 2 ödül almıştım. Ceketime bir yaprak koydum. Beni çok iyi tanımlıyordu. Az önce okudunuz zaten. Piyon’un kuruluş manifestosunu 2 farklı yazımla oluşturdum. Bir tanesi 10 Şubat 2020’de doğum günümde yazdığım bir manifestoydu, diğeri ise Aralık 2021’de yazdıklarımdan oluşan bir manifestoydu. Bir manifestoda tasarım disiplinimin Bauhaus’tan esinlenip doğaya dönmekle mümkün olacağını anlatıyordu. Diğer manifesto ise yaprağı ilk olarak farklı amaçla kullanan kişinin bir tasarımcı olduğundan bahsediyordum. Ben peçete kullanmak yerine yaprak kullandım. Yani dedim ki; ben bir tasarımcıyım!
Bu çalışmamı da temel sanat eğitimi dersinde yapmıştım. Üst bölüm el değmemiş yapraklardan oluşmakta, yanlarında ise gerçek dönüşümü göstermekteyim. Bir yaprak dönüşecektir ancak ben ona müdahale ederek alttaki formlara getirmiş olan kimseyim. Düşen bir yaprağı görsel bir beğeniyle saygınlığımı göstermeye çalışan bir sanatçı olmaya çalıştım. Elbette sanatçı olmak gibi bir kaygım yok. Benim sanata olan bir kaygım var ve bu bana yetiyor. Bu tablonun orijinalini de ablamlara hediye etmiştim, yapraklara halen bir şey olmadı ve yıllarca dönüşmeye devam edecektir. Çalışmanın ismi de Metamorfoz yani başkalaşımdı ancak ben Metaformoz demeyi tercih ediyorum.
Beni Anladınız mı?
Bu yazıda kendiniz olun dedim ve kendimi örnek göstermeye çalıştım. Bir mesleğe sahip olmaya çalışmayın, kendi düşüncelerinizi ve değerlerinizi inşa edin. Benim hayatımda örnek aldığım pek önemli kişiler var. (William Morris, Walter Gropius, Charles Rennie Mackintosh, Peter Behrens, Nietzsche…) Ancak onların yolundan değil kendi yolumu çiziyorum, sizin de öyle olmanızı isterim. Beni anladığınızı düşünüyorum. İlham olması dileğiyle… Sonraki yazımı 6 Aralık Çarşamba günü yazacağım.
Hoşça kalın.