Sevgili okurum,
11 Kasım Cumartesi gününden merhaba. Hiçbir şekilde motivasyonum kalmadı. Düşünmekten ve düşlemekten yoruldum. Hepimiz zaman zaman böyle duygular yaşadığımızı biliyorum. Bizler insanız ve duygularımız var. İoanna Kuçuradi; “İnsanların robotlaştırıldığı, robotların insanlaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde yaşıyoruz” der. İnsanların duygularını yapay zekaya aktarmaya çalışıyoruz. İnsanların duyguları ise giderek önemsizleşiyor. Durmaya hakkımız yok mu? Durup bir dinlenelim. Pek çok zaman bu moda giriyorum. Yapılacak işler birikmiş, projeler birikmiş ama kendimde yapma gücü bulamadığımda genellikle bu duruma geliyorum.
Liderlik yapmaya çalışıyorum ama hiçbir takipçim yok. Yazıyorum okuyucum yok. Dergi çıkarıyorum okuyanımız yok. Piyon ekibi için de hiçbir motivasyonum kalmadı. Bir şeyler olacaksa hiç kolay olmayacak. Zaten ne kolay ki gibi saçma cümleleri ne duymak istiyorum ne de söylemek istiyorum. Kalıplaşmış sözler var. Boş ver takma kafana, bir şey olmaz ya, ne kolay ki… Bu cümleleri hiç sevmiyorum.
Sınırlarımı çizdiğimde insanlarla daha kolay iletişimde kalacağımı düşünmüştüm. Benim sınırlarım bunlar ve saygı gösterilmesini istiyorum dedim. O formu dolduran bile olmadı. Olmasın; önemli değil, her geçen gün çevremden birileri daha kopuyor. Belki de ekip olmadan önce bir şeyi farkına varmak gerekiyordur. Bir olmadan önce BİREY olmamız gerekiyordur. Birey olmamış insanlarla bir olmaya çalışıyorum ve sonucu da pek iyi olmuyor.
İnsan önce kendisini bilmeli
Tanımamız ve bilmemiz gereken tek kişi var. O da kendimiz. Kendimizi tanımalı, keşfetmeli, sevmediğimiz özellikleri bilmeliyiz. Sonrasında ise karşı tarafa bunları anlatmalıyız. Yani sınırlarımızı çizmeliyiz.
Kimseye ihtiyacımız yok mu?
Bir süredir bunu düşünüyorum. Tek olmaya odaklanmaya çalışıyorum çünkü kime güvendiysem, kimi düşündüysem hepsi alıp başını gitti. Kendimizi dünyanın merkezine koymalıyız. Bunu söyleyince egoist falan oluyorsun bir de… Bu düşünceleri kendinize saklayın! İnsan şunun bilincine artık varmalı: biz insan olarak kendimizi dünyanın merkezine koymak zorundayız. Hayatımın ana kahramanı kendimim. Etrafımda olan kişilerin hepsi geçici olduğunun acı bir şekilde artık kavradım. Siz de ne kadar erken kavrarsanız o kadar iyi. Bu hayatta her şey ve herkes geçicidir. Onca yıllık arkadaşım beni bırakır mı ya? Demeyin. Gider. Annemizin, babamızın ve daha nice sevdiğimiz insanların da geçici olduğunu fark etmemiz gerekiyor. Çok üzücü ama böyle. Bu hayatta tek başımıza dimdik durmamız gerekiyor. Birine ihtiyacımız var mı konusu çok karışık bu arada. Bugün belgesel izliyorum, 30-35 maymundan oluşan koloni var ve birbirlerinin ihtiyaçlarını gidermek, birbirlerini desteklemek için bir arada bulunuyorlar. Sanırsam bizim gibi ülkelerde bireyselleşmek zorunda kalıyoruz. Kime güveniyorsam güvenimi yerle bir ediyor. Peki o zaman ne yapacağız, bireyselleşmemiz mi gerekiyor? Her bir insanın görünmez iplerle birbirine bağlı olduğunu düşünürdüm. Sonuçta ihtiyaçlarımız var ve bu ihtiyaçlarımızı gidermek için başka insanlara muhtaç oluyoruz. Yeme, içme, barınma veya şu an oturmam için bile sandalyeye ihtiyacım var. Bu ihtiyacımı karşılamak için mühendisler, tasarımcılar, ustalar çalışmış ve bir ürün oluşturmuşlar. Paydaş haritasına gidersem otlayan ineğe kadar giderim. O yüzden buna şimdilik girmeyeceğim. Biz insanlık olarak öyle sistemler kurmuşuz ki, bunu çözümlemek çok karışık, para aracını icat etmişiz ve bununla bir şeylere paha, değer biçmişiz. Bu çok tuhaf. Bu cümleleri yazarken aklıma eski bir günlüğüm geldi. 31 Temmuz 2023’te yazmışım. Direkt olarak alıntı yapacağım:
“Biz insanlık olarak gerçekten tuhafız. Öncelikle kötülüğün en dibini insanlar yapıyor. Bir hayvan dünyaya çok da zarar veremez. Yapacağı tek kötülük karnını doyurmak için bir canlının yavrusunu veya kendisini yemektir. Bu da zorunludur. Kendi enerjisini karşılamak zorundadır. Belgesel izlemeyi çok severim. O hayvanlardan öğreneceğimiz çok şey vardır. Güçlü olan egemendir mesela. Biz insanlarda da öyle. Gücü para olarak tanımlamışız. Dedim ya biz insanlar tuhaf yaratıklarız. Para yenir mi içilir mi? Yenmez de içilmez de ama biz değer vermişiz. Paha biçmişiz. Altına değer vermişiz. Az bulunan bir elemente değer vermişiz. Biz böyleyiz işte. Gerçek olmayan şeylere değer verip gerçek şeyler alabiliyoruz. Belki de bunu kavramak gerekiyordur. Metalara değer vermek ve onları yönetmek. Asgari ücrete mesela çalışan yüz binlerce kişi var. Milyonlarca bile olabilir hatta. Ah şu insanlık. Biz insanlar başka hayvanlardan sürekli bir şeyler çalmışız ve çaldıklarımızla bugün bir laptop ile düşüncelerimi girebiliyor. Okuyabiliyor. Değerlendirebiliyorum. Yapay zeka çıktı bir de. Kendimiz yetmiyor gibi başka cansızların düşünebilmesi için çalışıyoruz. Ne kadar çok veri varsa o kadar bir şeyler üretebiliyor.
Bunca gelişme yaşanırken insanlık olarak ilerletemediğimiz önemli bir konu var. İlişkiler. İlişkileri ayarlayamıyoruz. Genelde mutlu veya mutsuz oluyoruz. Genellikle bu sorun insan ilişkilerinden kaynaklı. İnsanların mutluluğu için çalışıyoruz. İlişkileri yönetmeye çalışıyoruz. Bunun için milyonlarca sistem geliştirmişiz. Hepsi neden? Bir adım daha öteye gidebilmek için. Bilimi kavramak için. İnsanlığı çözmek için. Hayvanları çözmek için. Evreni anlamaya çalışıyoruz yani. Evreni anlarken de bunun farkında olmayanlar için sistemler geliştirmişiz. Müzikler, romanlar, filmler ve dahası… Tüm bunların farkına varıp bir şeyler için çalışmamak insana acı verir. Yok eder. Nietzsche okuyup hiçbir şey yapamamak insana acı verir. Düşüncelere hapsoluruz. Bu hapisaneden kaçmaya çalışıyorum. Bunun tek yolu da üretim olduğunun farkındayım.“ 31 Temmuz 2023 günlüğüm.
İnsan ilişkilerini ben çözemedim. Bir türlü arasını tutturamıyorum. Çevremde insan kalmadı derken doğrudur. Bu sorun mu? Artık değil, pek çok şeyin değeri zamanla yitiriliyor. Benim kimseyle derdim yok başkasının da benimle derdi olmamasını isterim. Ben yaşar giderim! Bir Atahan vardı ve hiç yaşamamış gibi yok oldu! Desinler arkamdan.
Bu yazımı yapay zekayla paylaştığımda bazı önerilerde bulundu: amacınızı ve hedefinizi belirleyin, dinlenin ve kendi değerlerimizi bilmek gibi bazı laflar etti. Yapay zekanın böyle şeyler demesi kolay tabii. Bizler etten ve kemikten oluşuyoruz. Deneyimlerimiz genellikle biricik oluyor. İnsanlık kendi kendini değersizleştiriyor bakalım sonumuz ne olacak…
Yazı Özeti
- Yazarın Motivasyon Eksikliği ve Duygusal Zorlukları:
- Yazar, yazıya kişisel duygusal deneyimleri ve motivasyon eksikliği ile başlıyor.
- Yorgunluk ve duygusal tükenmişlik hissi ifade ediliyor.
- İoanna Kuçuradi’nin “İnsanların robotlaştırıldığı bir dönemde yaşadığımız” görüşüne atıfta bulunuluyor.
- Liderlik ve Yazma Deneyimleri:
- Yazar, liderlik yapmaya çalıştığını, ancak takipçi veya okuyucu bulamadığını belirtiyor.
- Piyon ekibi için motivasyon eksikliği ifade ediliyor.
- Sınırların Belirlenmesi ve İletişim:
- Yazar, sınırlarını belirlemeye çalıştığını ancak çevresinden bu konuda destek alamadığını ifade ediyor.
- İnsanların önce kendilerini tanımalı ve sınırlarını çizmeli gerekliliği vurgulanıyor.
- Kendine Odaklanma ve Bireysellik:
- Yazar, düşünce provokasyonlarıyla insanların kendilerini dünyanın merkezine koymaları gerektiğini savunuyor.
- Kişisel gelişim ve ilişkilerin karmaşıklığına dair düşünceler dile getiriliyor.
- İnsan İlişkileri ve İleriye Dönük Planlar:
- İnsan ilişkilerinin karmaşıklığına ve ilerlemesinin zorluğuna vurgu yapılıyor.
- Yazar, yazısını olumlu bir notla bitirerek, motivasyon eksikliğiyle başa çıkmak için adım atmaya devam etme kararı alıyor ve bir sonraki yazının tarihini paylaşıyor.
- Duygusal Deneyimler ve Robotlaştırma Eleştirisi:
- Yazar, insanların duygusal deneyimlerini yapay zekaya aktarmaya çalıştığını ve insan duygularının önemsizleştiğini eleştiriyor.
Eylemlere karşı isteksizlik yani motivasyonsuzluk yaşıyorum ve bundan çıkmanın yolunu da biliyorum. Tek yolu kalkıp adım atmaya devam etmek. Bunun için çabalamaya devam edeceğim. Dergiyi de bir kaç gün içerisinde tamamlayıp yayınlamayı düşünüyorum. Tüm okuyucularıma teşekkür ederim. Sonraki yazımı 15 Kasım Çarşamba günü yayınlayacağım.
Hoşça kalın.